Irak Türkleri İnceleme Ocağı - Erbil Tarihi
   
  BAŞLIKLAR
  Ana Sayfa
  Türk Dünyası
  Arap Dünyası
  Çağdaş Türk Alfabeleri
  Alfabe Bilimi
  Türkmeneli Alfabesi
  Klavye
  Haritalar
  Türk Tarihi
  Türkmeneli
  Irak
  Irak'ta Türkmen Tarihi
  Musul Tarihi
  Kerkük Tarihi
  Erbil Tarihi
  Kuzey Irak Haberler
  İletişim
  Ziyaretçi defteri
  Köprüler
  Suretler
  MP3 video klip
  Ozan Özer

Ozan Özer

"Erbil, Zağros Dağları'nın batı eteklerinde Büyük ve Küçük Zap nehirlerinin arasında Musul-Bağdat yolu ile Anadolu ve İran'dan gelen başlıca kervan yollarının birleştiği askeri ve ticari açıdan önemli bir noktada yer alır. Kuzeyinde Türkiye ile Musul'un bir kısmı, Güneyinde Kerkük, Doğusunda İran ve Süleymaniye, Batısında Musul ile sınırlanmıştır. Yüzölçümü 15.870 km ve 1957 yılı sayımına göre nüfusu 272.527'dir. Bağdat'ın 350 km kuzey doğusunda yer alan Erbil, çok eski bir şehir olup M.Ö. 2000'lerde Sümer yazıtlarında "Urbelü" ve "Er-bul" olarak geçmektedir. Babil ve Asurlar zamanında adı iki kelimeden ibaretti: "Arba-iylü Erbil'in ortasında bulunan Erbil Kalesi eski tarihli kaynaklarda "Erbaelü" olarak zikredilmektedir ve şehrin büyük bölümünü kapsar. Kale, şehrin yeni kurulan bölgesinden 39 m yüksekliktedir. Muhkem ve sağlam surla çevrili olan kalenin iki kapısı vardır. Bu özellikleriyle (Halep kalesine benzemektedir). Osmanlı zamanında yapılan kalenin kapalı çarşısını Muzafferüddin Gökbörü yaptırmıştır. Doktor Efez, Erbil Kalesini şöyle tanımlamaktadır: "Aynen Kerkük Kalesi gibidir. Bir yüksek yuvarlak tepe üzerine kurulmuş ancak Kerkük Kalesi'nden 20 feet (fit) daha yüksektedir. 60 bin m2 bir alanı kapsar ve içinde tophane, tekke ve saray, üç de mahalle vardır".
Kale içinde 4.000 ev bulunmakta olup ana dil olarak Türkçe konuşulmakta idi. Kerkük ve Erbil bölgesini yurt edinen Haclu kabilesi ve Doğan topluluklar. bu Türkler-dendi. Eski yabancı ve Arap kaynaklarında ve komisyon raporlarında Erbil şehir halkının Türk olduğuna dair birçok belgeye rastlanmaktadır.

Bir gezgin, Kerkük'ü güzel ve muazzam bir şehir olarak tanıtmış ve halk arasında yaygın olarak kullanılan dilin Türkçe olduğunu vurgulamış, Erbil'in de her bakımdan gerek doğa gerekse insanları ve sosyal hayat bakımından Kerkük'e benzediğini ifade etmiştir. Erbil'in Siyasi valisi W. R. Hay, "Belli bir şerit üzerinde bazı şehirler vardır. Bu şehirlerde yerleşik vatandaşlar Türkçe konuşurlar. Bu şerit çoğunluğu Kürt ve yine çoğunluğu Arap olan bölgeleri birbirinden ayırırdı. Kerkük şehri de Türklerin yoğun olduğu merkezdi. 1.Dünya Savaşı'ndan önce nüfusu 30 bin olan şehrin etrafında da Türkçe konuşulan bir çok köy vardı." Yazar kitabının başka bir yerinde ise "Halkının Türkçe konuştuğu önemle zikredilmesi gereken iki ayrı yerleşim yeri de Erbil ve Altun-köprü'dür", şeklinde ifade de bulunmaktadır. Bir Arap yazarı ise Erbil için "Son dönemde Osmanlı kalesi hâlen şehrin ortasında olup üç yerleşik mahallesi mevcuttu. Bunlar Doğuda Saray, Güneybatıda Tophane ve Kuzeybatı'da Tekke'dir." Yerleşim adlarından da anlaşıldığı üzere Erbil'in Türklerle meskun bir şehir olduğu anlaşılmaktadır. Prof. Dr. Hüseyin Fadıl "Musul Meselesi" adlı kitabında ise Kerkük ve Erbil'in Türk nüfuslu olduğunu tespit etmiş ve milattan sonraki Türk yerleşim bölgelerine komşu şehirlerin de asıl menşelerinin Türk olduğunu ve bölgede en popüler kişilerin Türk olduğunu teyit etmiştir ki bu şehirlerinden biri de Erbil'dir. Bunun yanı sıra Kerkük'teki hükümet kontrolündeki tek resmi gazetenin de Türkçe olduğu resmi yazışmaların da Türkçe ve Arapça olduğu yine tespitleri arasındadır. Yabancı müelliflerden Feric, eserinde, "Tikiri kasabası ve civan Kürt iken Mendeli, Bakuba, Sehriban, Bende ve Erbil kazaları İlhanlılar zamanından kalma Türklerle meskun idi. Diğer unsurların tazyiklerine rağmen milli lisanları ve vicdanlarını tamamıyla kaybetmemişlerdi." şeklinde ifadede bulunmuştur.

Liva (kent) merkezi dışında hiçbir yerde Türk olmadığı varsayılsa bile ki bu varsayım yanlış olur, yine de kent merkezinde yaşayan Türklerin sayısının 4-5 kat fazla olması gerekmektedir. "Münş'ü Bağdadi" adlı eserde Erbil kalesinde 4.000 ev bulunduğu ve ana dillerinin de Türkçe olduğu bildirilmektedir. 1919 yılında İngiliz Yazarlarından Wilson, Noel'in yazdığı kitapta Erbil'in bir Kürt kenti olduğu yolundaki savının da gerçeği yansıtmadığına, kent nüfusunun çoğunluğunun Türk soylu olduğuna  ve kentte     Türkçe     konuşulduğuna    dikkat    çekmektedir. 06.12.1919'da İngiltere'nin Hindistan Bakanlığı, düzenlediği toplantıda, katılımcılardan Albay Leachman, Bir Türkmen şehri olan Erbil'in kesinlikle Kürt yönetimini yeğlemeyeceği görüşünde idi. Margaret Bainbidge "Dünya Türkleri" adlı kitabında  (s.163):   "Bazı  kuzey kentlerinde  Türkmenlerin Kürt nüfusu içindeki payları değişmiştir. Bazı Türkmenler Bağdat, orta ve güney Irakta ki kentlere göçmüşlerdir. 30-40 yıl öncesine kadar büyük Türkmen nüfusa sahip Kerkük, Erbil, Hanekin gibi kuzey kentlerine de Kürtler ve Arapların iç göçleri olmuştur. 30 yıl önce Kerkük'te pek az Kürt vardı ve kent sakinlerinin büyük çoğunluğu Türkmen'di. Bunun gibi 1958 yılma kadar Erbil nüfusunun %75'i Türkmendi. Türkmen toplulukları Irak'ın Kuzey dağlarının eteklerinde ve Bağdat, Musul eski karayolu boyunca bir dizi kent ve köyde yaşamaktadırlar. Bu yerleşim birimleri arasında Karatepe, Kifri (Salahiye), Tuzhurmatu, Tavuk, Kerkük, Altunköprü, Erbil ve Musul ötesinde de Telafer bu merkezlerdendir.

Tarihi bakımdan Irak'ta Türklüğün çatısı ilk önce Erbil'de kurulmuştur. Gökbörü dönemine ait kalıntılar bulunmaktadır. Kentte Türk adı taşıyan mahallelerin olması ve halkının da kendilerine has öz Türkçe şiveleri kullanmaları şehre Türk damgası vurmuştur.

Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun. yıkılışından sonra Erbil'de Zeyneddin Küçükoğulları (1144-1233), Musul'da Atabeyler ve Kerkük'te Kıpçakoğulları adım taşıyan Türk beylikleri kurulmuştur. Erbil, 1190'dan 1233'e kadar geçen yıllarda hüküm süren Muzafferüddin Gökbörü zamanında altın


Kanuni Sultan Süleyman'ın Irakeyn Seferi (1534) dönüşünde Göktepe'de iken Erbil'e Dasnı Hüseyin Beyi tayin etmiştir.

1529'da Erbil, Bağdat'a bağlanmıştır. 1560 yılında Erbil, Kerkük ve Şehri-zor'un birleşmesi için hüküm gönderilmiş, 1568'de Şehrizor'a bağlanmıştır. H 977 1569 yılında Şehri-zor sancağına Erbil Beyi Bege Bey tayin olmuştur. (Ayni Ali Efendi Risalesi'nde Şehrizor Eyaletinde, Kerkük Sancağı'na bağlı olarak gösterilmektedir.)

17.  yüzyılda Erbil Sancağı iki kısımdan ibaretti; tepe üzerinde kale ve diğeri de düzlük kısımdaki idi. Şehir surlarla çevrili idi. Akarsular bakımından zengin olan şehirde iki kehriz ve bir cami vardı. Erbil kalesinin çevresi bir hendekle çevrili idi. Nehrin ikiye böldüğü şehrin halkı ziraatla meşguldü.
18.  yüzyıl başlarında Kerkük, Erbil, Köysancak, Şaraba-zar, Revanduz ve Harir sancakları Musul eyaletinden ayrılarak Şehrizor adıyla Merkezi Kerkük olan yeni bir eyalet kurulmuştur. 1850'de Musul, Bağdat Eyaleti'ne bağlı bir mutasarrıflık, 1867'de ise Şehrizor yine Bağdat'a bağlı bir sancak düzeyine indirilmiştir. Aynı yıl Musul tekrar vilayete tahvil olunarak Kerkük (Şehrizor) de Musul'a ilhak olunmuştur. 1897'de Erbil, Musul vilayetinde Kerkük Sancağına kaza olarak bağlanmıştır.

20. yüzyılın başlarında eski büyük vilayetlerin yerine teşkil olunan sancaklar (liva) esas alındığında Erbil de bu sancaklar arasında yer almıştır. Daha önceden kaza düzeyine indirilen
Erbil'in 1919'da eyalet yapılmasıyla tekrar Osmanlı modeline dönülmüştür.

Ekonomik yönden Erbil 1600'lerin üçüncü çeyreğinde Musul'la aynı düzeyde idi. Erbil, Kerkük, Zaho gibi kasabaların geçim kaynağı olan hayvancılık ve tarım, buna bağlı olarak deri, et, yün ve tarım ürünleri sadece kendi şehirleri için değil bölge için de önem arz ediyordu. Bunun yanı sıra Musul, Erbil, Altunköprü, Kerkük ve Hanekin'de bazı Türkmenler ticaret yaparken bazıları da küçük zanaat, küçük esnaflıkla uğraşmakta idiler. Bir kısmı ise mesleklerini icra etmek veya memuriyet için Irak'ın değişik şehirlerine göç etmişlerdir.

Erbil'de Türkmen kültür ve sanatının köklü ve zengin bir geçmişi vardır. Türkmen folkloru ve sanatı açısından da önemli bir yerleşim birimi olan Erbil bir çok şair ve edebiyatçı yetiştirmiştir. Bunlar arasında Cercis, Mail (Abdi), Garibi, Nesrin Erbil yıllarca Erbil'de Türkmenlerin kimliği ve varlığının korunması için mücadele etmişlerdir. Erbil'de 1970 yılında Türkmen Türkçe'siyle eğitime başlanmıştır. 1980'de Kerkük ve Erbil'de Araplaştırma kampanyası çerçevesinde buralarda yapılan Türkçe eğitime son verilerek, Türkçe eğitim yapan okullar kapatılmıştır. Hâlbuki 1922'de Irak'la İngiltere arasından yapılan anlaşmanın 3. maddesi gereğince Anayasada vatandaşlar arasında fark gözetilmemesi, okullarda ana dilde tahsil görülmesi teminat altına almıyordu. Bu prensipleri göz önünde tutan hükümet, 1925 yılında yayınladığı ilk anayasa metnini Arapça, Türkçe ve Kürtçe olarak basmış, 1931 yılında yayımlanmış olan "74" numaralı "yerli diller" kanunu ile tespit edilmiştir. Bu kanun gereği başta Kerkük ve Erbil olmak üzere bazı Türkmen bölgelerinde muhakemenin Türkçe olarak yapılması kabul edilmiştir. Türkmenlerin çoğunluğu teşkil ettiği okullarda da eğitimin tamamen Türkçe yapılması kararlaştırılmıştı. Son olarak, Dizayi, Erbil'de asıl millet unsurunu Türklerin teşkil-ettiğini yazarken neden bir gurup Kürtün kendi aralarında ve özel görüşmelerinde Türkmence konuştuklarını izah edememektedir. Kaldı ki bu bağlamda asil ailelerin adlarına örnek verirken Avcılı ve Doğramacı gibi ailelerin adlarını zikrederken bunların da Kürt olduğunu söylemekte bir mahzur görmemiştir.

. Bu sebeple İhsan Doğramacı tahsilim Türkçe yapmış oldu. Ondan sonra İngilizlerin baskısı üzerine Lozan antlaşmasının bu şartı göz ardı edilerek Türkçe eğitim yasaklandı. Bunun üzerine İhsan'ı ailesi orta tahsil için Beyrut'a, yüksek tahsil için İstanbul'a gönderdi. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini 1968 de birincilikle bitirdi.
Soru: Sizin Irak yerine Türkiye'de yerleşmenizin sebebi nedir?
Cevap: Bütün Erbilliler gibi ben de Türk ailesine mensubum. Anamın, babamın, dedelerimin, ninelerimin evde konuştukları dil Türkçe idi. İngilizlerin baskısı ile okullarda Türkçe eğitim yasaklanınca tepki olarak ailem beni Beyrut'a sonra da İstanbul'a okumaya gönderdi. Aslında milletlerin türünü bildiren en başta gelen husus hatta unsur evde konuştukları dildir.
Soru: Türkmenlere bir mesajınız var mı?
Cevap:
Irak'taki Türkmenler bulundukları bölgenin bütünlüğünü bozmamalı, öte yandan dillerini muhafaza edip geliştirmeleri ve bu sebeple Türkçe eğitim veren ilk okulların açılması için yerel otoritelerle (Erbil'de) temasa geçmeli ve bunun sağlanması için çalışılmalı."

Erbil, Irak Türklerinin folklor ve halk edebiyatı bakımından çok zengin merkezlerinden biridir. Geleneklerine ve göreneklerine sıkı sıkı bağlı olan Erbil Türkmenleri, uzun hava türünden olan hoyrat ezgileri ve Türküler bakımından da renkli bir yöredir. Özellikle Erbil'in en büyük ses sanatçısı olarak ün yapan Şahaba (1885 - 1945)'dan sonra rahmete kavuşan Muşko adı ile de taranan Şevket Sait (1915 - 1990), Erbilli Haydar Abdurrahman (1926 - 1986). Bütün Irak Türkleri tarafından çok sevilmiş okuyucular idi. Ayrıca Hacı Cemil Kapkapçı (doğ. 1904), Faik Bezirgan (doğ. 1918), Mehmet Ahmet Erbilli (doğ. 1933) ve Yunus Hattat (doğ. 1933) gibi değerli ses sanatçısı ve bestekarlar yetiştirmiştir.

Başka bir kaynağa göre ise: Dicle'nin doğusunda Musul-Bağdat anayolunun çevresindeki yerleşim birimlerinden 1920'li yılların başlarında Altunköprü bütünüyle, Erbil, Karatepe, Tuzhurmatu, Taza Hurmatu, Tavuk ve Kerkük, çoğunlukla Türklerin yaşadığı kentler olup bunun dışında Kifiri, (Salahiye) ve Hanakin'de de önemli miktarda Türk bulunmakta idi. Komisyon İnceleme raporlarında (s.39) nüfus bilgileri ile ilgili olarak açıkça bilgi verilmektedir: Erbil kentindeki yedi mahalleden beşinin muhtarının Türk olduğu birinin yarı Türk yarı Kürt, birinin ise Yahudi olduğu belirtilmektedir. Bundan da Erbil kentinin büyük bir çoğunluğunun Türklerden oluştuğu anlaşılmaktadır. Nitekim İngiliz yazışmalarında da genellikle Erbil'in bir Türkmen kenti olduğu belirtilmektedir. Yine aynı komisyon raporlarında geçen Irak nüfus verilerinde Erbil Livasında 2.780 Türk'ün yaşadığı ileri sürülmektedir.

çağım yaşamıştır. Böylece bölgeye 1514'e kadar Türk hanedanları hükmetmiştir.
Osmanlı devrinde ise Yavuz Sultan Selim döneminde Bıyıklı Mehmed Paşa (1518) Mardin'i fethetti. Sonra Bedri Bey'in yardımıyla Musul Osmanlı hakimiyetine girdi. Musul ile beraber Telafer, Sincar, Hasankeyf, Ormu, Oşnu, Erbil ve İmadiye, Osmanlı Devleti'ne bağlandı. Böylece bu dönemde Diyarbakır, Irak'ın kuzeyi, Erbil ve Kerkük sancakları ile Irak-ı Arap Bağdat Eyaleti, Düleyim ve Divaniye sancaklarını kapsayan bölge Mehmed Paşa tarafından Osmanlı Devleti sınırlarına katılmıştır. Böylece Safavilerin en kıymetli topraklarından 121.000 km'lik kısım ve Musul, Erbil ve Kerkük Osmanlı topraklarına katılmış oldu. Bu dönemde Irak'ın kuzeyinde Türkmenler çoğunluk, Arap ve Kürtler azınlık konumunda idiler.

Eski YÖK Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi ve Bilkent Üniversitesi kurucusu Prof. Dr. İhsan Doğramacı ile yapılan bir sohbette: İhsan Doğramacı 1915 yılında Erbil Kalesinde doğdu.
İlk tahsilini Erbil'de Türkçe Yaptı. Lozan antlaşmasına göre Irak'ın Türk şehir ve kasabalarında eğitimin Türkçe yapılması gerekiyordu

Tarihte de ün yapmış olan Erbil'in eski çağlardan beri varlığı biliniyor. Irak'ta yurt edinen Türkmenlerin de ilk kalesi Erbil sayılır. Hatta ve hatta Irak'ta Türklüğün çatısının ilk defa Erbil'de kurulduğunu söylemek daha doğrudur. Onun içindir ki Erbil ve onun Türkmen kimliği Irak'ta yaşayan her Türkmen vatandaşın en büyük övünç kaynağı olmuştur.

Aralık 2005'in son haftasında Arapça yayın yapan Lübnan Televizyon kanalı anb'de Türk şehri Erbil hakkında bir televizyon programı yayınlanmıştı. 1190'da Erbil Atabeyliğinin Türk hükümdarı Muzefferüddin Gökbörü (Mavi Kurt) tarafından yaptırılan camii tamamen yıkılmasına karşılık minaresinin büyük kısmı sağlam olarak günümüze kadar gelebilen ve Erbil'in kaleden sonra en önemli tarihi yapısı olan bu eser hakkında (Muzafferiye olarak adlandırılan çöl minaresi), anb televizyonu kanalının sunucusuna kendini Kürt tarihçisi olarak tanıtan biri, "Muzafferiye  minaresinin motiflerine dikkatlice bakınız, tamamen Kürt motifiyle yapılmıştır" diye anlatıyordu. Tarih bu kadar çarpıtılabilir mi? Camii ve minare motiflerinde Kürt motifi var mıdır?

Selahattin Eyyübi'nin Kürt  olduğunu  iddia  ediyorlar. Oğullarının adlarına baktığımızda öz be öz Türk adlarıdır. Acaba bu iddialara tarihçiler ne diyor. Irak'ta Babillilerin yaptığı Babil'in asma bahçelerinin Kürtler tarafından yapıldığı ileri sürülüyor. Yarın Fatih Sultan Mehmet'in de Kürt olduğunu iddia ederlerse kimse şaşırmasın. Zira tarihsizler, yapay geçmiş yaratmaya çalışıyorlar. Kürt tarihçileri ve aydınları bir dala tutunmak ve yeni bir tarih yaratmak istiyorlar, ama tarihi dayanakları yok ve iddialarını da hiçbir tarihi kaynak doğrulamıyor. Yapabildikleri tek şey, başka milletlerin tarihi şahsiyetlerini ve kültürel varlıklarını kendilerine mal etmeye çalışmak. Kaynak: orta doğuda şeytan üçgeni

Bugün 9 ziyaretçi (22 klik) kişi burdaydı!



More Cool Stuff At POQbum.com

Bütün hakları korunur. © 2008 www.kuzeyirak.tr.gg sayfasından kaynak gösterilerek bilgi alınabilir. OZAN TASARIM SUNAR. Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol